20 Ekim 2012 Cumartesi

paris - pierre hermé

Paris
 Ecekent diyor bir yazar Paris'e. O yazarı hiç sevmesem de onun bu konuda ne kadar haklı olduğunu görmezden gelemiyorum. Mesafelidir, snobtur, kuralcıdır, gelenekçidir Paris, kentlerin kraliçesi. Kucak açmaz, ancak onun huzuruna çıkılır. Kaç defa gittiysem ayağına hem sinir eder beni burnu büyüklüğüyle hem de büyüler değişmeyen güzelliğiyle. Bir aşk ve nefret ilişkisi var aramızda, kopamıyoruz bir türlü, kopamıyoruz çünkü benim zaafım onun üstün yönüyle örtüşüp duruyor: yemek için yaşamak...





Paris'e gitmeden bir hafta öncesinden şekerli hamurlu şeyleri yemeyi hemen kesiyorum ki gittiğimde gözümün gördüğü, midemin aldığı herşeyi yiyebileyim. Mümkünse sabahları 3-4 croissant, pain au chocolat, pain aux amandes... Öğlen yemeğinden sonra çikolatalı bir tart ya da moelleux aux chocolat. Para kaldıysa akşamüstü bir crem brulée... Bu sefer tüm paraları bitirmeden, ilk iş Pierre Hermé'nin pastanesinde aldım soluğu. Ama tabii ne gözü ne de mideyi orada doyurmak mümkün değil. Pierre Hermé Fransa'nın yetiştirdiği en yetenekli ve ünlü pasta şeflerinde biri. Onu özel kılan birden fazla şey var; hayal gücü, yetenek, aile mirası bir bilgi ve yatkınlık, çalışkanlık, paylaşma sevgisi, kendine güveni ama belki de en önemlisi şeytan tüyü...

Şık bir semtte küçük bir dükkan, önünde uzun bir kuyruk... Dolayısıyla insan o güzelim pastaları, tartları, makaronları seçmek için yeterince zaman harcayamıyor, öylesine gözü kamaşıyor ki insanın, karar vermekle geçiyor bir yirmi dakika. Bir yandan hepsinden denemek istiyorsunuz, bir yandan bunun mümkün olmadığını acıyla idrak ediyorsunuz, tabii bir de cebinizdeki parayı düşünüp nefsinizle pazarlığa girişmeniz gerekiyor. (Elbette bu kadar ünlü bir şefin pastanesi hiç de ucuz değil, ama verdiğim her bir kuruşa değer!)
Dillere destan kararsızlığım yüzünden içeride yarım saate yakın kaldıktan sonra elimde bir paket hazineyle dışarı çıktım. Elimde sanki kaşıkçı elması varmış gibi ne yapacağımı bilemedim, hemen mi yesem şöyle kaldırımın bir köşesine ilişip yoksa bu muhteşem şeyleri yemek için en iyi yeri mi bulmaya çalışsam, bir kısmını yiyip bir kısmını M.'ye mi saklasam, ya kendimi tutamayıp hepsini yersem...
Pierre Hermé sen beni yaktın Allah da seni yaksın:))

PH makaronları
Dayanamayıp aldığım makaronlardan birinden küçük bir ısırık aldım yürürken, dışı Seylan tarçınından, içi antep fıstığı, vişne. Keşke bir tadı, bir kokuyu anlatmanın bir yolu olsaydı... Ancak bana hissettirdiğini anlatabilirim: sanki uzayda başka bir gezegene gitmişsiniz de daha önce hiç görmediğiniz bir rengi görüyorsunuz. Daha önce hiç bilmediğim bir tat dilimde damağımda oyunlar oynuyor bana. Dedim ki ben bunu yemeye devam edersem iki santim bile kıpırdayamam, en iyisi bu tada en çok yakışabilecek yere gideyim. Saint Michel köprüsünün altında her zaman öğle yemeklerimizi yediğimiz yere gittim, vanilyalı tartımın kutusunu çıkardım, VANİLYALARIN GÜCÜ ADINA!!! Tartın adı bile şiir gibi: infiniment vanille (nasıl çevirsem pek bilemedim, sonsuz vanilya??). Ben bugüne kadar vanilya nedir bilmemişim, üç farklı katmanda, üç farklı dokuda, üç farklı vanilya tadı. Yalnızdım ve gülüyordum, ben bile neden güldüğümü çıkaramıyordum. Sanki birileri içeride midemi gıdıklıyordu. Neyse, bunu anlatmaya daha fazla çalışmayacağım, tek ekleyebileceğim hayatımda yediğim yiyebileceğim en güzel bir "şeydi".
Infiniment vanille
Dilim damağımı, tat hafızamı zenginleştirdiği için Pierre Hermé'ye ne kadar teşekkür etsem az. Bu tartı mutlaka deneyeceğim, asla onunki kadar iyi olmayacak biliyorum ama bir daha Paris'e gidinceye kadar bana teselli olacak. Güzel olursa elbette burada hemen tarifini vereceğim. (Tartı tabii ki kimyasal analize tabi tutmadım, Pierre Hermé kendine öyle güvenen bir şef ki en iyi tatlılarını topladığı bir kitapta bu tartın tarifini vermiş!) Bu arada Paris'e yolu düşüp de gönlünü Pierre Hermé'ye düşürmek isteyenler için adresi: 72 rue Bonaparte 75006 Paris.
Paris'in yeme içme dünyasını anlatmak ne benim haddime düşer ne de anlatmaya yer ve zaman yeter. Kraliçemiz cömerttir, sofraları her daim zengindir. Vive La Reine!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder